8 Şubat 2014 Cumartesi

Kültür ve Değer Yitimi

  Kendimi çoğu zaman bir çatışmanın ortasında bulmaktayım,kültür çatışması. Nasıl yaparım, ne tepki vermeliyim diye düşünmeye kalmadan , normlar giydirilir üstümüze, 'senin değerlerin var, saçmalama' cümlesini işti veririm. 'ama ben öyle değil şöyle düşünüyorum/istiyorum' dedirtmeyen şeyler normlar, diyince verilen tepkiler 'değerler' olarak geçer. Ortamın kültürü, kendi kültürün ve kişinin kültürünü ele alıp öyle davranman gerekirken, düşüncelerimize yer kalmamaktadır. 
   Çoğu kişinin fark etmektedir ki, yoğun bir kültür kaybı yaşamaktayız. Kişisel olarak 'yitirilen değerler' fazlalaşmıştır. Soyut kavramlar artık sizi için çok büyük anlamlar içermiyorsa, var olan yapıların varlığı sizi rahatsız ediyorsa, günlük hayatınızda sıkça 'onlar çok eskide kaldı artık böyle değil' diyorsanız, değer yitimi başlamaktadır.
      Gelişen ve değişen dünyada aslında çok fazla şeyler yitirilmektedir. Hatta gelişen teknolojiyle eskiden kültürümüzde olan ama artık olmayan şeyler çokça fazlalaşmıştır. Fakat bilinçaltımız bunu o kadar güzel karşılamaktadır ki biz bir çatışma yaşamayıp kabul etmekteyiz. Ama yakın geçmiş zamanda hızlı değişmelerle yavaş değişmelerin çatışması, tıpkı iki buz dağının altının çarpışması kadar büyük etkidedir. Kuşak çatışması tam olarak budur. ama artık iki yaş küçük kardeşiyle bile aynı dili konuşamayan insanlarız. Nesilleri biz değil, içinde bulunulan durumlar yetiştirmektedir. Bizde değer yitimi sonucu bilinç altımızda bir boşluk bulunmaktadır.bunu yerine nasıl koyacağını bilmeyen ortada kalan insanlar olmaktayız.Açıkçası bu konu hakkında yaklaşık beş yıl sonrasına dair bir bilinmezlikle karşı karşıya olduğumuzu düşünmekteyim.
   
     

4 Şubat 2014 Salı

İKİLİ İLİŞKİLERDE 'NADİDECE' YORUM

          Yeni ilişkiler yeni aşklar diye yakınıyor insanlar. 'Artık bir tadı kalmadı, hepsi çıkarcı, beni sevmiyormuş, galiba benden soğudu' tarzında cümleleri çokça duymaktayız. İnsanlar hayatlarında birinin olmasına o kadar büyük anlar yüklüyor ki, olmaması bir eksiklik , bir kayıp olarak algılıyorlar. Ve her muhabbet dönüp dolaşıp 'eee sizin aranız nasıl?, nee ayrıldınız mı ? ,ay gerçekten mi nasıl biri? ' ne gelmektedir. insanların hayatının tamamı , hayatında var olan , olmayan , olabilecek insanlar olmuş.Bir düşününce aslında muhabbetlerinin tümünün böyle olması çok acıklı bir durumda nedir ki?
          Temeline baktığımızda , teknolojinin gelişmesiyle yüklenen anlanmalrın farklılaşıp kişilerin mutsuzluklarına fazlaca sebep bulduklarını gözlemledim. Normal olan şeylere anlamlar yükleyip beklenti haline giriyorlar. Mesela, 'bana mesaj atmıyor artık beni sevmiyor !' cümlesini en az bir kere duymuşsunuzdur. Aslında karşı tarafın mesaj atmaması yada sizi aramaması sizi sevmediği anlamına gelmemektedir. gelen anlamları siz kafanızda oluşturup inanmaktasınız. İlişkilerde mutlu olmaktan çok mutsuzluğu biz başarıyoruz. Uğraşıyoruz resmen, hatta içerimizde bir yerde acı çekmekten keyif alan bir yer olduğuna bile inanmaktayım.
           Birbirlerini deli gibi seven bir çift düşünelim , herşey yolunda giderken karşı tarafa süpriz yaptığında bekledği(beklentisindeki tepki !) tepkiyi göremeyince seni artık mutlu edemiyorum diyip ayrılması sizce ne kadar doğru? Karşı taraf gerçekten mutsuz mu onunla ? bunu sormak yerıne kendımız yargılıyoruz kendimiz karar veriyoruz ve inanıyoruz. Süper senaryo. bu Döngü böyle devam ediyor, böyle de nesiller yetiştiriyoruz.
Aşk bu değildir bence.
            'ama yan yana yürürken elimi tutmadı benden soğudu!' soğudu mu? beklentiniz nedir? kendinizi hiç sorguladınız mı? irdelediniz mi duygu ve düşüncelerinizi, belkide haksızlık eden sizsinizdir.
             Evetttttt !!! gözlemlerimden yola çıkarak anahtar kelimeyi açıklıyorum, EMPATİ .. Empati,onun bedeninde onun ruhunda onun hisleriyle hissetmek onun gözüyle görmek demektir. Kendi hislerinizden sıyırılarak bunu kaçımız ilişkilerde yapıyoruz? yapabiliyoruz? Cevap? çoğumuz hayır değil mi? beklenen sonuç buydu aslında. eksik yanımız bu. düşünsenize sevdiğiniz çok heyecanlı sizi arıyor ama kariyerinizin en önemli toplantısına girmek üzeresiniz. telefon çaldı , partneriniz heyecanla birşeyler anlatıp aşk sözcükleri söylemeye başladı, ama sizin toplantıya girmenz gerekti, canım seni ararım toplantıya girmem lazım dediniz ve telefonu kapattınız. Akşam bir mesaj , ayrılmak istiyorum artık beni sevmiyorsun diyor ! Şimdi size haksızlık yapılmadı mı? karşı taraf sizi anlamıyor. bu kötü bir durum bide sevmediğinizi iddia ediyor. Tamamen aramaya mesaja, elini tutmaya , öpmeye, hediye almaya, gezmeye yüklenilen anlamlarla ilgili. Her şey olduğu gibi bırakılsa, ilişkilerin daha sağlıklı olacağını düşünmekteyim. Mesaj atamamış olabilir, ani işi çıkmış gelememiş olabilir. O sizi seviyor, sevmedği anlamını yüklemeyin. Acı çekmeyi bırakın !

Gizli Özne

Güzün gelmesiyle sararmıştı her yer. Üzerine giydiği ince ceket yüzünden metrobüs durağında derinden üşüdüğünü hissetti, müziğe dalmıştı k...