18 Eylül 2014 Perşembe

MUTLULUK PERSPEKTİFİ


    
      'Mutluymuşum gibi ama değilmişim gibi'



 Mutluluk için büyük mucizeler yada olaylar olmasını beklerken, mutsuzluk için geçmişten gelen bir anı yetmektedir. Bu bekleyişi bizim yarattığımıza inanmaktayım.Geçmişteki anıları düşünüp mutlu olunca 'saf,geçmişe takılmış' kelimelerini duymaktayız. Lakin geçmişin acılarıyla acı çekiyorsa acısına gidip ortak olup bir kadehte biz iciyoruz. Başlıyor efkar. Acı üstüne acı konuyor masaya, Mutsuzluluğa tokuşturuluyor kadehler. Hepte biri yakışmıştır canınızı. O masada katil/katiller muhakkak vardır. Katil diyorum çünkü sizden çok şey öldürmüştür. 'İnsanın umudu ölmeden, hayalleri yıkılmadan acı çekemez ki' Hep gönül ilişkileridir can yakan. Herkesin hayatında her şey o kadar iyi mükemmel gidiyor ki, aşk acıları 24 saatimizin 23'ünü ona ayırmaktayız. 
              Kimsenin durup düşünmeye vakti yok. Çok yoğunuz. Alışıla gelmiş pardon alıştırılıp önümüze serilmiş bu hayatı yaşamakla meşguldük demi?  Bizler ki aşk acısının hayatımızın merkezine koymuşuz. İçler acısı bir taraf var ki  mutluluğumuzu da ona bağlıyoruz. O yoksa mutzusuz. O yoksa yaralıyız. Kaçınız kendinize sordunuz 'beni ne mutlu' eder diye. Hiç biriniz sormadınız şimdi burada bu gece dürüst olacağız. Bende sormamıştım mesela. Çocukluktan katılan algımız-algılarımız diyorum, bir göz atınız. Mutlu aile eşittir, mutlu çirftler demektir, bunu anne babanızdan öğrendiniz. Detaylara girmeyeceğim oralar fazla derin. Daha sığ sorunlarımız var, 'mutluluk'. şimdi buna bir sorun mu diyorsun diyeceksiniz? duyar gibiyim. Evet değişen bu dünyada mutluluk bir sorun. Olması için beklenen bir demet gül, söylenmesi beklenen iki satır güzel söz, teklif edilmesi gereken evlenme teklifi. Basit bir örnek sade ve tek taşsız bir evlilik teklifiyle kaçınız mutlu olabilirsiniz? Beklentilerimiz o kadar nirvanada ki olmaması acı veriyor bize. Farkettiğim üzere acıyı karşı taraf değil biz yaratıyoruz kendimize. İçimizde bir yerlerde mutsuzluktan keyif alan bir yapı olduğuna inanmaya başladım. Mutluluğun bir ödül,armağan gibi sunulduğu bu günlerde, başkasından beklemek yerine sizler kendi mutluluğunuzu kendinize getirin. Her dakika mutsuzluğunuza işlemektedir. Harekete geçin.

12 Eylül 2014 Cuma

Darbe Sabahı ; Benden Arda Kalanlar

              


             Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine...
 

         
         Şu anda sizelere o 'hayatıma indirilen en büyük darbenin ' sabahını hissetmiş biri olarak yazmaktayım.
            Sıradan bir gecenin sabahı bu kadar ağır olmalı mıydı? Kayıpların en büyüğünü bu sabah gözlerimi açınca hissetmenin anlamı neydi?  gece yatarken en sevdiklerimin hayatta olup sabahına önce kayıp sonrasında da öldü haberiyle yıkılan bir ailenin bu çöküntünün hesabını kimlerden sormalıydım? Ya darbe sonrası kaybolan ve bir daha asla haber alamadığım erkek kardeşimin? Matbaasında yasaklı şeyler bastığı idda edilen babamın önce hunharca işkence görüp sonra bir daha haber alınamamasını? Üniversitede yıllarca birbirimize aşık olup daha yeni kavuşabildiğim Ahmet'imin? Ya kaybolup giden yıllarımın, Acılar içinde kıvcranıp giden bu ailenin 12 saatte değişen hayatının hesabını kim vermeliydi?
             34 yıl geçmesine rağmen o sabahı aynı acıyla hatırlamaktayım. Darbe sonrası geçen her dakika benden bir şeyleri kat kat eksiltmiş acıma acı katmaya devam etmiştir. Hiç bir şey yapamadan geçen 34 yıl sonra bu sabah size İstanbuldaki evimden yazıyorum. Tüm acılamı satırlara sığdırabildiğim kadarıyla. Mesela ben babamı hep 48 yaşında hatırlayacağım, çünkü kapıdan yaka paça götürülürken o yaşlarda ve bana biraz mahçup bakışla döneceğim dermiş halini hala anımsamaktayım. Darbeden sonra her şeyin normale dönmesiyle bu üç erkeğinde peşine düştüm. tabiki hazin son. Babamdan da kardeşimden de asla haber alamadım. Bir akşam üstü radyo dinlerken idam edilecekler listesinde Ahmet'in adını duyunca yaşamdan bir kere daha soğumuştum. Konulan sadece dışarıya çıkma yasağı değildi. Türkiye'ye getirilildiği idda edilen özgürlüğünde adımı bu olamazdı. Ailemi dağıtıp bana boylesıne acılar yaşatan bır yönetim şekli refah getiremezdi. Yalnzız değildik. Dağılan, parçalanan, habersiz bırakılan, idama kararı verilen evlatları, babaları, eşleri sevgilileri olan binlerce insan sadece biriydim.
          Ateş dolu o sabahın ardından ruhumda kalan derin izlerin peşinden gelince kendimi bu dizelerde buldum.
  Vazifeleriniz ve mükemmel görevleriniz sizin olsun, içime düşen ve 34 yıldır hiç durmadan yanan ateşin hesabını verin bana , verebilecek misiniz?
                                           darbe sabahı radyo yayını


 






Gizli Özne

Güzün gelmesiyle sararmıştı her yer. Üzerine giydiği ince ceket yüzünden metrobüs durağında derinden üşüdüğünü hissetti, müziğe dalmıştı k...