
'Mutluymuşum gibi ama değilmişim gibi'
Mutluluk için büyük mucizeler yada olaylar olmasını beklerken, mutsuzluk için geçmişten gelen bir anı yetmektedir. Bu bekleyişi bizim yarattığımıza inanmaktayım.Geçmişteki anıları düşünüp mutlu olunca
Kimsenin durup düşünmeye vakti yok. Çok yoğunuz. Alışıla gelmiş pardon alıştırılıp önümüze serilmiş bu hayatı yaşamakla meşguldük demi? Bizler ki aşk acısının hayatımızın merkezine koymuşuz. İçler acısı bir taraf var ki mutluluğumuzu da ona bağlıyoruz. O yoksa mutzusuz. O yoksa yaralıyız. Kaçınız kendinize sordunuz 'beni ne mutlu' eder diye. Hiç biriniz sormadınız şimdi burada bu gece dürüst olacağız. Bende sormamıştım mesela. Çocukluktan katılan algımız-algılarımız diyorum, bir göz atınız. Mutlu aile eşittir, mutlu çirftler demektir, bunu anne babanızdan öğrendiniz. Detaylara girmeyeceğim oralar fazla derin. Daha sığ sorunlarımız var, 'mutluluk'. şimdi buna bir sorun mu diyorsun diyeceksiniz? duyar gibiyim. Evet değişen bu dünyada mutluluk bir sorun. Olması için beklenen bir demet gül, söylenmesi beklenen iki satır güzel söz, teklif edilmesi gereken evlenme teklifi. Basit bir örnek sade ve tek taşsız bir evlilik teklifiyle kaçınız mutlu olabilirsiniz? Beklentilerimiz o kadar nirvanada ki olmaması acı veriyor bize. Farkettiğim üzere acıyı karşı taraf değil biz yaratıyoruz kendimize. İçimizde bir yerlerde mutsuzluktan keyif alan bir yapı olduğuna inanmaya başladım. Mutluluğun bir ödül,armağan gibi sunulduğu bu günlerde, başkasından beklemek yerine sizler kendi mutluluğunuzu kendinize getirin. Her dakika mutsuzluğunuza işlemektedir. Harekete geçin.
