
Bir artı bir, bir eder mi, Jeanne?
Doğumumuzdan itibaren annemizle başlayan ikili ilişkilerimiz, ilerleyen zamanda bu duruma ek olarak kardeş, arkadaş duygusal, iş arkadaşıyla olan ilişkilerde gelmektedir. Süreç farklı işlemeye başlamaktadır. yaşınıza eklenen her bir yıl size bir şeyler öğretmekte, büyümemize destek olmaktadır. Hayatımıza birilerini alıp çıkartmaktayız. Her seferine eskisi gibi olan 'kendimize' hasret ve özlem sözcüklerini dile getirmekteyiz. Gidenlerin ve gelenlerin ardından hep aynı laf dolanmaktadır dillerde 'eskisi gibi değilim'.
İnsanlar var olan durumu yaşamak yerine eskiye özenmesi sizce de bir mantık hatası değil midir? Eskiden 'şöyleydim, böyleydim, iyileşiyorum eskisi gibi olmaya çalışıyorum' sözleri hala
Hayatımıza giren ve çıkan insanlara bağlanan mutluluklar, umutlar ve sevgiler sizce ne kadar sağlıklıdır? Onlarsız olmamak bir aşk değil, mutual bir ilişkiden öteye geçmemektedir. Var olana duyulan bağlılık hissi, var olan gittikten sonra bizi bir bağımlı gibi yoksunluğa sokmaktadır. Sonra bağlanan o mutluluğu özlemeye başlarız. Kendimize acı çektirmekten hoşlanıyoruz sanırsam.
Çevremizde olup bitene ayak uyduralım, herkese her şeye yetme çalışalım, toplumun kabul ettiği saygı gördüğü biri olalım derken, tanımayı ve ilgilenmeyi ihmal ettiğimiz 'kendimiz' ! Kendimizi tanımakla başlamalıyız aslında. Kendilik kavramını oturtup ne olduğumuzu bilebilirsek, bir şeylere ihtiyacımız azalacaktır, inanıyorum. Kendimizi tanımak akabinde var olanı yaşamaya başlarız. Geçmişe hasret, pişmanlık ve sevgi gibi hisler yerine, yaşanılandan ders çıkartıp iyi adımlar atabilir.
kendimizi tanımak, kendimizi hatalarımızla yüzleşme, var olan durumu kaldırmaya çalışma gücü ve kendimizi olduğu gibi kabul etmeyi gerektiren bir süreçtir aslında.
Şimdi aynanın karşısına geçin ve 'içinizdeki kendinize' diyin ki, 'seni olduğun gibi kabul ediyorum ve iyiki varsın! '