16 Nisan 2015 Perşembe

Kendilik Tınısı


İlla bir renk giyeceksen mavi giy mesela,
deniz misali..



Doğan güneşin ışığıyla içime sızan heyecana araladım kapılarımı. Sanki ardından ritmimi artıracak kişinin gelişini bekler gibi. İnce bir müzik açtım. Tınısı hiçte gelmeyen bu müzikte yıllardır tanıdığım bir sesten duyuyor gibiydim. Sanki o banka her gün geliyormuşum gibi bir hava esti. rüzgarda tanımıştı beni. dniz en tuzlu kokusunu burnuma değdirerek elam verdi belkide. Çevremdeki çılgın kalabalığa inat kendimleydim, yalnız değildim. Çevremi uzun uzun izledim. Eskiden güneş hiç doğmayacak ve karanlık nemli odalarda ölüme bir adım daha yaklaştım diye sevinerek uyanırken güne, şimdi o günlerden sayıca az adımca çok uzaktayım aslında. Takvimler reelde bir gün atsa da ben koşarak uzaklaşıyorum. Bu kaçmak değil, aşmak, ya da yıkmak ya da devrim. Çığır
açıcı bir yenilik. 
Bazen insanlarda hiç böyle hissedemezmiş bir daha gibi saçma bir düşünce takılıp kalırdı ya içine, düğümlenirken kelimeler boğazına zorla nefes alırdın adeta. Ben tam olarak öyleydim. Yol katetedim. Gağ, deniz, ova aştım adeta. Yoruldum dinlendim. Lakin kendim olmaktan hiç vazgeçmedim. Ruhumun kıpır kıpırlığın da yüzümde minik bir tebessümle kelimeler bir bütün oluveriyorlar şu anda. Düşüncerim hücuma kalkmış parmaklarıma onlar hükmediyorlar. Hissedebiliyor musunuz havadaki enerjiyi? Bu koku bu tat bu, bu çok tanıdık ama çok uzak. Çok güzel ama ürtücü. Çok istekli ama tereddütlü. Neydi ki bu? ama bunun bir önemi yok. Var olması bazen yeterlidir. Hem ne demişti şair sevdiği kadına ' Yanımda yürüyordun Milena, düşünsene, yanımda yürümüştün' . Buda onun gibi bir şeydi benim için. ismi cismi ünvanı sıfatı önemsizdi. yanımda yürümüştü sadece. ama uzaktıda. Belki de her bir uzaklıkta daha da heyecan verici olabilecektir. Soru sormuyorum artık. ve buradan hayata sesleniyorum. Süprizlerine hazırım gelebilirsin.



10 Nisan 2015 Cuma

ALBERT CAMUS - YABANCI

     
    Ölümle biten yaşam saçmadır, evet. Bunda kuşku yok. Ama, yaşam ölümle bitiyor diye, kapayacak mıyız gözümüzü, yüreğimizin kapılarını bu yasanası dünyanın güzelliklerine, bunlar yanında insanların acılarına, çaresizliklerine? Mademki yaşıyoruz, yaşadığımız sürece mutlu olmaya, sağımızda solumuzda mutluluk yaratmaya bakmalıyız. Mutluluk, bir yerde ve her yerde, hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir, diyor 



Bir arkadaşımla birbirimize kitap hediye edelim diye anlaştıktan sonra, raflarda gözüme çarpan bir kitaptı. 'aynısından kendime de almalıyım' diye geçirirken içimden birbirimize aynı kitabı hediye edeceğimizi hiç tahmin etmemiştim aslında. Kitabın satırlarında gezinirken var olan kalıpta olmayan bir adama rastladım tasvirlenmiş kelimelerde. 
      Kelimeleri takip ederken 'varoluşçuluk - egistansiyalizm' diye bir felsefi akımın sınırlarında olduğumu farkettim. 20.yy da Fransa sınırları içerisinde ortaya çıkmış bir akım. Ana maddesinin 'varoluşözden gelir' düşüncesi ile yoğrulmuş bu akımda insanın önce varolduğunu, da sonra hareket ve davranışlarıyla kendi kendini yeniden yarattığı savunulmaktadır. Kitabın akımın temelinde absürdizm yatmaktadır.bu kavram gerçeğin yitimi kavramının ana maddesini oluşturmaktadır kısaca absürt-dizm, dünyadaki anlam yitimi nedeni ile, herhangi bir zamanda, her şey herkes için geçerli olabilir. Bu kaybolan gerçeğin içinde birey; hiç hesapta olmayan trajik bir olay ile karşı karşıya kalabilir diye anlamlandırılabilir. Kitapta annesinin ölümüne bir tepki vermeyen ve bunu nesnel yaşayan Mersault'un içinde bulunduğu hayata karşı koyduğu mesafe ve ikili ilişkileri dikkatimizi çeken kavramlardan bir tanesi olarak karşımıza çıkmaktadır. kendi hisleriyle ilgili şeyleri ' kendimi bomboş hissediyorum aynı zaman da birazda başım ağrıyordu' ifadesi bunu fazlaca desteklemektedir. Sonucunun her şey de aynı olacağı düşüncesiyle bir şeyi yapmakla yapamamak arasında bir fark olmadığını dillendirmektedir.İnsanın hiç bir zaman tamamen mutlu ve mutsuz olamayacağı düşüncesi, nasılsa hepimiz bir gün öleceğiz yapılana anlam yüklenmemesi, nesnelere değil yaşama değer yüklenmesi kitabın çıkış noktalarında karşımıza çıkmaktadır.
       Bir solukta okuyacağınız bu kitapta ilginç bir bakış açısı kazanmanız an meselesi. Kitabı usulca kitapçı rafından alıp kendi içindekilerle yüzleşip, içinizdeki yabancıyla konuşun. Zaman akıp gidiyor ama bunun da hiç bir önemi yok. 

Gizli Özne

Güzün gelmesiyle sararmıştı her yer. Üzerine giydiği ince ceket yüzünden metrobüs durağında derinden üşüdüğünü hissetti, müziğe dalmıştı k...