9 Eylül 2016 Cuma

Sarı Lamba -5- Mektup

Sevgilim..
Nasıl başlayacağımı bilmeden, biçare bir şekilde yazmaya başlıyorum sana.. Gözyaşlarımı tutamıyorum.. Ağladığımda beni güldürmeye çalılşman ilişiyor aklıma.. Minik bir tebessüm alıyor yüzümü.. Senin masanda senin kalemin ile yazıyorum veda mektubumu.. Bu bir veda.. Olması gerektiğine inandırdılar beni. Ama seni bedenimden, ruhumdan ve kalbimden asla uğurlayamayacağıma yemin ederim.. İşte o kadar benimsin kii..
Sen.. sen birden çoğaldın bende.. O kadar ben olmuşsun ki, baharı bile sensiz sevmiyorum. Bu bir bağımlılık ya da bağlılık değil. Bu bir çok kişinin kaçtığı aşk. İnsanlar aşktan kaçtı. Ben aşka düştüm. Ölüm aşkımı benden aldı, senin bedenini benden aldı. ruhunu sevgini alamazz.
En sevdiğin lacivert hırkanı giydi. Hala en çok sen kokan. O kadar az giyiyorum ki kokun tükenecek diye korkuyorum. Kokun diyorum kokunn. Eşsiz ve ben artık ondan mahrumum..
Günlerce resimlerimize baktım. Sanki sen şehir dışına gitmişssinde gelecekmişssin gibi hissettim hep. sen gelmedin..Ben bekledim. Ağacın baharı beklediği gibi. Ağaç bahara, deniz güneşe, bebek annes,ine kavuştuda bizim kavuşmamız vuslata kaldı sevdiğim..
İçimin acısını ne bilebilirler ne hissedebiliriler. o kadar çok şey yazmak istiyorum kii.. Kelimeler bazı anlamlara gelmiyorlar..
Sen yazımı yaz eyledin. kışımı yaz eyledin. baharımı yaz eyledin.
sen ki en kötü duyguları bile hevesle yalatan adam, sen ki hayatımın en anlamlı yerindeki koca yürekli adam.. sen ki geceleri saçımı okşayıp sevgi sözcükleri söyleyen adamm.. işe gitmeden yanağımdan öpen adam.. sen ki sevgi sözcüğünün beden bulmuş formatı. güzel yüzün, siyah gözlerin.. endamın yeter havası. sen ki bana ait yegane varlık.. sen ki sevme sebebim. sen ki denize bir kere daha anlam katmamı sağlayan.. sen kii gdince yüreğimi kanıtan adam.. sana artık veda vaktii. bu formaliteden bir veda.. sen kalbimin en içinde, en mahrem bölgesinde sonsuza kadar hüküm süreceksin..
         Seni Seviyorum..

Sarı Lamba -4-


Göynüm hep seni arıyorr. Neredesin sen??



Ölümün çare olma fikrinden oldukça uzaklaşmıştı. bir kaç kere kendine zarar verme girişiminin ardından.. derin nefes aldı. O'nu bir kere daha özlediğini hissetti. O'nun aldığı kitabı bilmem kaçıncı kez okuyordu. aynı yerlerde tekrar altını çiziyor, roman karakterini aynı şekilde şaşırtıyordu. Ölmüş olduğunu yeni kabullenmeye başlıyordu. Tam 5 ay olmuştu o gideli. Kocaman bahar bitmiş, yazı devirmiş ve sonbahar gelmişti. Sonbahar.. Sonbahara geliş.. Gözlüklerini takti ve gözlerindeki yaşın süzülmesine izin verdi. Kutsal bir törene gider gibi, O'nun en sevdiği elbisesini giyip süslenmişti. Bu onu işk ziyareti olacaktı. Sahilde epeyce oturmuştu. Kalkması gerektiği fikri zihninde canlandı ama içinde birşey onu oraya çivilemişti sanki. Soğumuş çayından son bir yudum alarak kalktı ve arabaya yöneldi. En son O'nu veda töreninde görmüştü. Kesik kesik hatırladığını farketti. Tam olarak vedalaşamamasının üzerine bunun bir 'elveda' töreni olduğuna kendini inandırdı. Arabaya bindi. O'nun en sevdiği parfümü sıktı. Yaklaştıkça gözlerindeki yaşlar hızlıca yere süzülmeye başlamıştı. Bunlara engel olmuyordu. En sevdiği kitabınıda alarak usulca yanına gitmeye başladı. Bir taş parçasının üzerinde kazınmış ismini gördüğü anda görüntü bulanıklaşmaya başladı. Göz yaşlarına boğulacağını zannetti. Bir an sendeledi ve duraksadı. derin bir iç çekti, yavaşça yaklaştı. Hiç birşey söylemeden saatlerce oraya baktı. Adının taş parçasına hiç yakışmadığına bir kere daha kanaat getirdi. Tersi olsa diye düşündü, O ne yaparsı acaba? Bu düşünce de canını yaktı. O'ndan ayrı olma fikri bedenini hızlıca ve yeniden yakmıştı. İçi sıkıştı, Boğazı düğümlendi.. O'nunla biraz konuştu. Papatyaları  güzelce serdi, O'na yazdığı mektubu okudu. sonra onu toprağa gömdü. Ve vedalaşarak hızla uzaklaştı...



Sarı Lamba -3- İç Acısı



      Ölürüm sevdiğim zehirim sensin 
      Gözyaşım sen oldun kahirim sensin 
        Batınım sen oldun zahirim sensin
  
https://www.youtube.com/watch?v=hQqV9MpmYrE


        Yıllarını devirmiş çınarın yanında oturup, esen rüzgar eşliğinde boğazı izliyordu.. Kocaman şehirdeki yalnızlığını hissetti. Kitabını usulca masaya koydu ve bir tane daha  çay istedi. Ardından sigarasını yaktı. Düşünmeye başladı. Kafa karışıklığında kendine bile rastlayamamıştı. Düşünecek çok şey vardı, nereden başlayacağını dahi bilemiyordu. Ne istediğin, bilmemenin dehlizine dalmıştı. gidemiyordu. gitmekte istemiyordu belki..
      Hafif esen rüzgar yan masada çalan türküyü kulakalarına getirmişti.. 'Sen ilelelebet benimsin sansım \ ölürüm sevdiğim zehirim sensin \ evelim sen oldun ahirim sensin..'  İçindeki hüzün tüm yanını iyice sarmıştı. Bedeninden elini eteğini çekmişti. Boğaz havası sadece temiz hava sağlamaktan öteye geçemedi. O sınırı aşamadı. Anılarını düşündü. Son yaşadıklarının ardından hayatın giren adamın onun canını acıtarak gidişini. Keşke dedi, keşke o gün yağmur yağmasaydı. Halbuki yağmuru çok severdi. Uzun zaman sonra dışarıya çıkmış, Çınaraltı'na kendını zor atmıştı.
       Ölümü düşündü. zar zor güvenip ama çılgınca sevdiği adamın ölü bedenini gördüğü anı düşündü. Soğuk bedeni ve kapalı gözleri bir vedadan çok terkedişti aslında. Onu gördüğü anda dizlerinin bağı çözülmüş, içine bir taş oturmuş, boğulmak üzere bir his boğazına takılmıştı. Her zaman gülen gözleri ne kadar da donuktu. sıcacık elleri ile buz gibi ellerini ısıtmak için tuttu, çabaladı ama olmadı. Isınmıyorlardı. Ona uzun uzun baktı. Yanaklarının çukurlu oluşuna, gür saçlarına, büyük gözlerine.. Doya doya bakmak istiyordu,doymadığı ve doyamacağı sevdiğine. Ona ilk dokunuşu, ilk öpüşü geldi aklına. Ellerinin titreyişi karnına ağrılar girişi, İstanbul'u sevme sebebi oluşu, Çengelköyde gece gezmeleri, Beşiktaş'ta Erdinç Abinin barında her çarşamba eğlenmelerini düşündü. Onunla ilgili tüm anıları geçiyordu gözünün önünden. Tıpkı elinden kayıp giden sevdiği gibi. Kazadan sonra hemen olay yerinde ölmüştü aslında.. İsmini duyduğu anda burnunun direği sızlayan o adam, o güçlü adam, oracıkta ölüvermişti. Sözlcüklerle ona dile getiremese de, kalbinde adama ait kocaman bir kalp taşıyordu. Hatta bir keresinde bir nişan töreni sonrasında minik bir kurdelayı parmağına takmıştı adam kadının, kadın günlerce elinden çıkartmamıştı. O'nun sözleri, O'nun hediyeleri, O'nun yanı, O'nun yakını.. şimdi ise 'hanım efendi iyimisiniz?' sesi ile uzak birer hayal olarak kalmaya başladı. Gözlerini açmasıyla gögüs kafesinden karnına doğru hissetiği tarifi pekte mümkün olmayan iç acısını derinlerde hissetti. herhangibir ilacın işe yaramayacağını adı gibi biliyordu. O'nu şimdiden özlemişti. En mutlu gününü en mutsuz gününe çeviren kazayı düşündü. Ölmek istedi. Kavuşmak ancak böyle mümkün olacaktı..

Gizli Özne

Güzün gelmesiyle sararmıştı her yer. Üzerine giydiği ince ceket yüzünden metrobüs durağında derinden üşüdüğünü hissetti, müziğe dalmıştı k...