12 Kasım 2017 Pazar

Yol Ayrımı

    Çok sevmenin dayanılmaz acısını tattım ben, buram buram dirhem dirhem ve içim oyula oyula. Vazgeçmeyi bilerek ondan vazgeçmeden. Sabahları yüzünü okşayarak uyandığım adamın kokusunda boğularak.
    Bir bahar günü öğleden sonra en sevdiğim lacivet gömleğini giyip bana gelirken, kelebeklerin mideme doluşunda çok sevdim O'nu. O'nun  haberi yokken geceleri ağlarken sevdim. Çimlerde sabaha kadar otururken bira yerine onunla sarhoş oldum, severek. Biraz da sarhoş sevdim O'nu. Belki de sevgisi sarhoş yaptı, çok irdelemedim. Ben O'nu irdelemeden bir cuma gecesi sabaha karşı 3'te sevdim. Kimsecikler yokken içim acırken. Ben O'nu benden giderken de sevdim. Gözümden yaşlar akarken ve başka kadın bedenlerine dokunduğunu bilirken de sevdim. Ağlamaktan şişen gözlerim normale dönmezken, iştahsızlıktan kururken ve kendimi dağıtmışken de sevdim. Ben çok sevdim. Aşkı tattım, acıyı da. Aşk bir çeşit ruhsal dalgalanma hali. Yaz ayında güneşte ısınıyorsun ama kışın en hırçınlığında dalgalarını savuruyorsun. Aşk bir çeşit mevsim döngüsü. Ben en çok baharı sevdim. Sen bana baharda geldin. Bir Aralık ayının keskin soğuğunda baharı hissettim. İşte öyle sevdim.
Bu okuduğunuz bir kadının en dayanılmaz aşk acısı ve acıyı seviş şekli. Şimdi artık yol ayrımı. O'nu sevmekten vazgeçtim. İçim bomboş kaldı. Terkedilmiş bir mahallede boş kalan kırık mavi sandalye artık bu aşk. Sadece anısı var. Asla pişman olmadım. Ama yoruldum ve bende senden gidiyorum. Uzun bir yol var önümde. Bu mahallede yalnız olmaktan sıkıldım. Hem kış geldi bilirsin benim ellerim çok üşür. Yok yok tüm eşyalarım sende kalsın Yeniden aşık olacağım hatta. Haydi kal sağlıcakla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Gizli Özne

Güzün gelmesiyle sararmıştı her yer. Üzerine giydiği ince ceket yüzünden metrobüs durağında derinden üşüdüğünü hissetti, müziğe dalmıştı k...